11.07.2014

Oh dünya varmış! - Santiago de Compostela

Yanınızdan sırt çantası ve bastonu ile sessizce geçen hacılar, 
tahta pencerelerden sarkan çiçekler, inanılmaz tatlar, 
köşelerdeki müzisyenler, olağanüstü katedral ve yemyeşil patika yolları.. 
Huzur ve keyif bileşiminden açılan bu pencerenin şehrine bakmanızı tavsiye ederim.. 
Bu yazıyı yazarken memleketi Santiago de Compostela olan İspanyol arkadaşımın anlattıklarından, 
gördüğüm yerlerden, okuduklarımdan ve çektiğim fotoğraflardan yararlanacağım. 
Yazıya Santiago de Compostela'nın şehir efsanelerinden başlayıp, şehrin bilinmeyenleri, hac yolu, 
yemek-müzik kültürü ve denenmesi gereken tatlarla yazımı sonlandıracağım.
Santiago'ya ve ismine dair bir çok hikaye olmasına rağmen arkadaşımın inancı şu anlatı yönünde: 
Santiago, St. James- Yakup anlamında kullanılmıştır. 
Compostela ise latince yıldızlar bölgesi anlamına gelen "campus stellae" ikilisinden gelmekte. 
Hz. İsa'nın 12 havarisinden biri olan St. James- Aziz Yakup, 44 yılında Kudüs'te vefat ettikten sonra kalıntıları mucizevi bir şekilde bu bölgeye getirilmiş, bu kalıntılar 835 yılında Teodomiro adında bir piskopos tarafından, yıldızlar tarafından yönlendirilmesi sonucu keşfedilmiştir. 
Bundan dolayı, yıldızlar takımı Samanyolu'na İspanyolca "El Camino de Santiago" denir. 
Bu kelime de; yüzyıllardır hacıların St. James'i ziyaret için geldikleri haç yolu adına kullanılmaktadır.
St. James'in küllerinin bulunduğuna inanılan bu yere küçük bir kilise yaptırılmış, daha sonra ise bugünkü hali ile, dünyanın en güzel ve heybetli yapılarından olan Santiago de Compostela Katedrali'ne dönüştürülmüştür.
Santiago'nun 921 yılında haç merkezi olması ile birlikte, 
Kudüs ve Roma gibi Katolikler için en değerli yerlerden biri haline gelmiştir.
Ancak haç yolu sadece hacıların değil, bunu sağlık, doğa ile baş başa kalmak, 
hayattan arınmak ve diğer kişilerle tanışmak için gelenlerin de uğrak yeri.
Mükemmel manzaralı patika yolları ve samimi dostlukları ile bir çok kişiyi cezbeden bir ortam..
El Camino de Santiago, -kutsal hac yolu - kısaca El Camino yolunun uzunluğu kişiden kişiye değişse de 
ortalama 760-800 km. Bunun nedeni ise yolun bir başlangıç noktasının olmaması. Kimisi evinin önünden başlaması gerektiğine inanırken, kimisi ise popüler hac yollarından birinden başlamayı uygun buluyor.
Bu yolların en çok tercih edileni ise "Camino Francés"- Fransız Yolu.
Geleneğe göre, yüzlerce mil gezmiş hacılar "dünyanın sonuna" ulaşmak için batıya doğru yürüyor..
Örnek yollar;
"Compostela" dini makamlar tarafından verilen ve hacıların yol bitiminde aldıkları bir belge. Bu belgeyi almak için yolun en az son 100 km.sini -yürüyerek veya at sırtında- bitirmiş olmanız gerekiyor. Bisikletle gitmeyi tercih ederseniz ise bu rakam 200 km. Yol başında size verilen pasaportu, yol üzerinde uğradığınız hostellerde damgalattırarak yolunuza devam ediyorsunuz ve yol sonunda bu damgaların kontrolü sonrasında belgenizi alabiliyorsunuz.
Bunlardan biri aşağıdaki gibidir;
İşte şimdi hiç bir yerde yazılmamış, arkadaşımdan aldığım bilgiler..
Hacılar tarafından evlerine dönmeden önce yapılan üç şey:
1. Langosteira plajında yıkanma..
Sembolleşen arınma.
İnanca göre yol sonunda, hacının vücudundaki bütün tozlardan arınması, 
temizlenmesi ile birlikte günahlardan uzak, yeni bir hayat başlar.
2. Kıyafetlerini yakmak..
Tüm maddi düşüncelerden kurtulmak için yapılır. 
Ateş hayatınızda yararı olmayan veya geri almak isteyip, keşke dediğiniz her şeyi yok eder.
3. Son olarak- güneşi görmek..
Ölüm ve yeniden hayat bulma, dirilişi sembol eder.
Güneşin denizin içine batmasını ölümü, yeni gün ise dirilişi ima eder.
Hacılara göre diriliş, Tanrı tarafından bağışlanmak, affedilmektir.
4. Ve en önemlisi!
"Rua do Franco" katedralden çıktığınızda göreceğiniz, Santiago'nun barlarla dolu en işlek sokağı.
İlk bar "Paris", son bar ise "Dakar".
Eğer üniversite öğrencilerinin ve hacıların "Ben Paris-Dakar yapmaya gidiyorum!" dediğini duyarsanız şaşırmayın derim. 
Bunun anlamı, aynı gece içerisinde ilk bardan son bara kadar her barda bir şeyler içmek. 
Deyimi yerindeyse 'o bar senin bu bar benim gezmek'i gerçekleştirmek.. :)
Kısacası bazı hacılar, yolun sonunda biraz sarhoş olabiliyor! :)
Deniz kabuğu şeklindeki desen Santiago'nun sembolü. 
Hacılar gücünü toplamak için deniz kabuğu şeklinde anahtarlıklar, kolyeler takıyor ve deniz ürünleri yiyorlar..
Çünkü buraya özgün yemekler deniz ürünlerinden oluşuyor.
Özellikle de ahtapotunun tadına bakmanız tavsiye ediliyor..
Ayrıca merkezinden parka doğru gittiğinizde, 
ulu ağacın önünde, masalarını önüne sermiş bir cafe ile karşılaşıyorsunuz. 
İster isteyin ister istemeyin masanıza, küçük küçük tabaklarda İspanya'nın meşhur omleti, 
patatesli yumurta, kızarmış peynir ve ekmek üstü sosis geliyor.
Sıcak kanlı İspanyol halkı, çalışanları ise keyfinize keyif katıyor.

Yalnız tek bir sorun var. Halkın siestasını-öğlen uykusunu- unutmamak gerek! :)
Saat 16.00 ile 20.30 arası bir çok restoran kapalı oluyor.
21.00'de servis tekrar başlıyor.
Şimdi..
Santiago sokaklarında beni cezbeden yerler;
 Santiago'nun bir çok sokağı turta, çikolata ve bisküvi satan mağazalarla dolu.
Ve gerçekten tadı damağınızda kalır nitelikte..
Tavsiye ettiklerim;
aşağıdaki mağazada bulabileceğiniz "tarta del apostol",
"tarta de almendra" ve çikolatalı bisküvileri.
Zaten bol bol tattırıyorlar, ister istemez ağzınıza layık tadı buluyorsunuz :)
Oradan alışveriş yaptığınızda ise hemen karşısındaki dükkanda kullanabileceğiniz bir hediye çeki veriliyor..
Orada ise özel yapılmış, her türlü likör mevcut.
Tercihimiz vişne-çikolata likörü tarafında oldu.
Sokağın bir başka güzel yanı ise "Chocolate Factory"..
Kokusu bile yeter.. 
Sanatın bir çok alanını sokakta yaşayabileceğiniz bu ortamda yağlı boya yapan ressamlar, 
sokak müziği, kelt müziğini yaşatanlar ve canlı heykeller görebilirsiniz.
Şehirdeki şirin mi şirin bakkallardan birini görmek ister misiniz?
Bu da Santiago'daki iki farklı vitrin..

Sevgi ile.
Nice huzur dolu yazılara..